Büyük kelimeler ve yan etkileri

Max Abrams
4 min readNov 22, 2017

--

Vatan, şeref, bağlılık, adalet, eşitlik, quantum fiziği, elektromanyetik… Bütün bu kelimelerin ortak olduğu bir nokta var. Seninle benim aramdaki iletişimde birbirimizi başka uçlara itmeleri. Ne diyor bu manyak?

Büyük kelimeler bir diyalog içinde, bu da başka bir yabancı ağır kelime diyalog… Bu kelimeler insanlar arasında kullanıldığında fikir aktarımı işlevlerinden ziyade farklı bir amaca da hizmet ederler. Bu kimilerince istemli olarak, bazen de istemsiz olarak meydana gelebilir.

Peki nedir bu kelimelerin ortaya koyduğu yan etki (side-effect)?

Bu kelimeler kullanıldığında konuşan taraf, aslinda bize karşı ister istemez şunu demiş olur; “durun monolog’a başlıyorum, birşeyler açıklayacağım”

Bunu konuşmacı istemli olarak yapmasa da dikkatli bir dinleyici de bir süreliğine bu etki oluşur.

Sağlıklı bir iletişim, bir film veya bir hikaye yazmak gibidir. Eğer kompozisyon sağlam değilse, ne sen istediğini verebilirsin ne de dinleyici tatmin ayrılır.

Ne diyorsun Suphi?

Bu gibi kelimeleri orda burda ortamlarda, kafelerde, barlarda her zaman zaman duyarız. Bazen bizi içine çeken, bilgilendirici bir muhabbetin bir başlangıcı olurlar, bazı durumlarda ise sadece bu yan etkisi sebebiyle kullanırlar.

Bu kelimelerin bilgilendirici kullanımı birçok şekilde olabilir. Bu gibi ağır kelimeler kapsamları ve genişlikleri bakımından, bağlam belirleme veya kategorileştirme yönleriyle işlevsel bir amaçla kullanımları ilk aklima gelen durum oluyor. Mesela; “Adalet’in işlemesi ve devamına olan etkisi yönünden bakalım” gibi bir cümlede kavramın ağır anlamından ziyade çevresel etkiler ve detayli tanımlama için kullanıldığını görürüz.

Ama öte yandan, ayni kelimeyi sadece dikkat çekmek için şu gibi kullanımlarda görebiliriz; “Adaleti elimizden aldılar”, “Elektromanyetik bir durum var burda”, “Şerefsiz!”… Aradaki farkı hissettiniz sanırım?

Peki Suphi sen şimdi “Adaleti elimizden aldılar” diye haykırana dikkat çekmek istiyor diyeceksin, ve birde “Şerefsiz!” diyen ile aynı kefeye koyacaksın?
Eğer bu gibi bir soru kafanızı kurcalıyorsa, size tekrar bir hatırlatma yapmakta fayda var. Bu yan etkinin sade ve salt amacı dikkat uyandırıcı olmasıdır. Bunu da iyi veya kötü olarak bir nitelendiremeyiz. İki durumu da bir sınıflandırma altında toplamak gerekirse, ortak noktaları “hop! bir dakika beni dinleyin” demeleridir.

Bir kafa karışıklığı yaşıyorsanız, bu çok normal

Biz insanlar hayatta bize verilenleri sınıflandırmayı çok severiz. Bu konu insanlara veya durumları yargılamaya geldiğinde ise, bunu iyi ve kötü, yada tercih edilen yada uzak durulması gereken “kaka” gibi iki sınıfa ayırmayı isteriz.

Hatta bu konuda biraz takıntılı olanlarımız bile vardır. Bunun üzerine bir internet kültürü dahi oluşmuş durumda; /r/oddlysatisfying/
/r/mildlyinfuriating/

Bunun şuanda kafa karıştırıcı olması ise bu yazıyı okumaya başlarken, yarattığı beklenti olabilir. Konu kelimeler ve nasıl kullanıldıkları olduğundan Suphi bize hangisi iyi diyorsun, ona gelsene… gibi bir beklentiye düştüyseniz çok normal.

Hayatta herşeyi iyi ve kötü olarak ayırmak çok zor ve neredeyse imkansızdır.
Bunun yerine durumları işlevleri, etkileri, potansiyelleriyle değerlendirmek en iyi seçenek olarak karşımıza çıkar. Bu yönleriyle değerlendirdiğiniz bir duruma ne kadar vakit harcamanız gerektiğini anlamak da çok daha kolay olacaktır. Çünkü bu tüm faktörler objektif olgulardır.

Bu şekilde değerlendirilmiş bir durum (kelime, durum, gözlem) sizi durumu objektif olarak değerlendirmeye iterek üzerinizden büyük bir yükü de kalkacaktır.

Sonuç olarak daha özgür ve aktif, insiyatif kullanabilen (liberating) bir yaşam sürebilirsiniz.

Peki Suphi neden ilk yazısı olarak bunu seçti?

Ben büyük kelimeler kullanmayı hiç sevmem. Beni yazı yazmak ve paylaşmaktan uzaklaştıran en büyük şey de bu oldu. Bunları ne zaman kullandığımı görsem, kendimi yargılar ve tamamen söyleyeceğimden vazgeçerdim. Toplumu, halkı ve dilini benimsememiş, kulağa candan gelmeyen, üsten adamlık taslayan kelimelerin ağırlığını hep itici ve acınır buldum. Bunun büyük bir sebebi muhtemelen hayatta kendi gözlemlerim ve bunların belki de bu şekilde kullanıldığına çok fazla şahit olmam olabilir. Bilemiyorum.

İleride sizinle birçok konuda fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Bunların hiçbiri tamamen emin olduğum doğrular olmayacak. Bazen yanlış şeyler söylüyor olacağım, bazen büyük kelimeler…

Ama size söz verebileceğim tek şey bunların o an için inandığım doğrular olmaları, klavyenin tuşuna basıldığı o an, o fikrin aklıma geldiği yada yazıya dönüştüğü son anda.

Fakat ortada anlaşabileceğimiz kesin bir nokta var. Bu algı insanı hapseden, ifade ve hareketini kısıtlayan (self-agonizing, paralyzing) zararlı bir engel. Çünkü teste tabii tutulmamış her fikir, sistem evrimleşmemeye ve sabit kalmaya mahkumdur. Sabit kalan fikirler ise öğrenmekten, gelişmekten yoksun kalırlar.

Öncelikle yazdıklarımı bu mercekle değerlendirmeniz, ve aynı merceği hayatınızın diğer alanlarında da kullanmanız sizi daha özgür bir birey haline getirecektir. Hem dinleyici, hem konuşmacı olarak… Kesin iyi ve kötü, yanlış ve doğru gibi ucuz yargıların yapılmadığı daha sağlıklı iletişimler için…

--

--

Max Abrams
Max Abrams

Written by Max Abrams

SciFi, Cosmology and Beyond : Maker of Things / Coder of Bits / Human -- PS: My views only. Not work-related.

No responses yet